Pandemi sebebiyle 2 yılı aşkın süre uzaktan çalışmaya alışan birçoğumuz için ofise ve ‘eski normal’e dönmek elbette epey zorlayıcı. Pijamayla toplantıya girdiğimiz, yatağa uzanıp çalıştığımız ve tabii ki buzdolabına her zaman yakın olduğumuz bu sürecin ardından ofise dönen büyük bir kesim, kendini baskı altında ve stres yüklü hissettiğini söylüyor. Ve son dönemde hepimizin konuştuğu ‘sessiz istifa’ da kaçınılmaz oluyor.

ABD’de yapılan bir araştırmada, 1300 ofis çalışanından %40’ı pandemi döneminde mental sağlıklarının bozulduğunu ve tükenmişlik hissine kapıldıklarını söyledi.

Bu ortam, çalışanları olduğu kadar aslında şirketlerde de baskı yaratıyor. Dünya çapında farklı sektörler ve ölçeklerde pek çok şirket, çalışanlarının mental sağlığını iyileştirme tedbirleri alıyor. Bu uygulamalardan biri; çalışanlara birkaç günden birkaç haftaya kadar değişen sürelerde ‘Dinlenme ve yeniden şarj olma’ izinlerinin verilmesi.

10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü de bunun için iyi bir fırsat… Bu yıl dünyada olduğu gibi ülkemizde de bazı şirketler, (çoğunlukla reklam ajansları, medya kuruluşları gibi) ‘ruh sağlıklarını korumaları’ için çalışanlarına 10 Ekim’de izinli olduklarını duyuruyor.

Görünen o ki; pandemi döneminde çalışanlar ve şirketler, mental sağlığa öncelik vermeden sürekli sınırları zorlamanın ‘tükenmişliğe’ yol açtığını daha iyi kavradı. Hatta devletler bile… Mesela Hindistan hükümeti, “Pandemi, her yaştan insanın ruhsal sağlık sorunlarını ortaya çıkardı” diyerek, televizyonda yayınlanacak bir ulusal ruhsal sağlık programı için çalışmaya başladı.

Peki uzun süreli uzaktan çalışma hayatımızda neye yol açtı?

- İş ve özel yaşam dengesi bozuldu. Çoğu zaman işimizin hayatımızı nasıl ele geçirdiğini fark edemedik bile.

- Bitmek bilmeyen online toplantılar sebebiyle 8-9 saatlik mesailer tüm güne yayıldı.

- Üstelik iş ve özel hayatın artık geri dönülemez şekilde iç içe mi geçtiği yoksa insanların yeni çalışma modellerine adapte olurken net sınırlar mı çizeceği henüz belirsiz.

Çözüm önerisi: Hayır demeyi öğrenmek

Geçirilen zor zamanların ardından mental sağlık, hepimiz için gündemin ilk sırasına yerleşmiş gibi görünüyor. Peki şimdi ne yapmamız gerekiyor? Bu konuda sayısız tavsiye duyabilirsiniz. Günlük çalışma rutinine ara vermenizi sağlayacak kısa da olsa keyifli bir mola vermek, duygularınızı yazmak, şarkı söylemek, işten önce veya sonra spora gitmek… Bunlar akla gelen ilk öneriler.

Ruhsal sağlığı korumak veya kalıcı bir iyileşme sağlamak içinse uzmanlar; daha kalıcı ve kapsamlı tavsiyelerde bulunuyor, hatta kurallar koyuyor. Bu noktada; işten çıktığınızda işi arkanızda bırakmayı bilmek ve bu konuda net bir sınır çizebilmek, gerekirse yöneticinizle iş yükünüzü paylaştırması için konuşmak, bu kadar yükün sizi tükenmişliğe sürüklediğini söylemek önem taşıyor. Özetle, işler çok ağırlaştığında, her ne kadar zor olsa da hayır demeyi bilmek gerekiyor. İlk adım olarak, işlerinize göre gününüzü bölüştürmek, her sabah bir ‘yapılacaklar listesi’ oluşturmak belki dengeyi sağlamanıza yardımcı olabilir.

Gelelim şirketlere…

Çalışanların mental sağlığını korumada şirket politikaları önemli rol oynuyor. İş yerinde optimum esenliği sağlamak için çalışanlara mental sağlık çözümleri sunmak artık bir seçenek değil zorunluluk. Yeni dünyada performansı artırmak, çalışan bağlılığı ve yetenekleri elde tutmanın başka bir yolu yok.

Birçoklarına göre; çalışanlarını ofise geri dönmeye çağıran şirketler, onların ihtiyaçlarını anlamayak zorunda. Pandemi sonrası mental sağlığı önceliklendirmek ve planları buna göre yapmak, bir şirketin ‘işe dönüş’ stratejisinde hayati önem taşıyor.

Deloitte’un Eylül ayında yayınlanan raporuna göre; ABD’de şirketler mental sağlığın kötüleşmesinin yol açtığı işe devamsızlık, yıpranma ve diğer faktörler sebebiyle yılda ortalama 14 milyar dolar kaybediyor. Buna bağlı olarak uzmanlar, sık görülen kötü ruh sağlığı semptomlarıyla başa çıkabilmek için şirketlere, bünyelerinde bu alanda uzman kişileri çalıştırmalarını tavsiye ediyor. Tükenmişliği önleyebilmek için şirketlerin, çalışanlarının ‘çalışma-odaklanma ve kapalı kalma’ zamanlarını belirlemeleri için destek olmaları ve işten tamamen sıyrılabilmeleri için tatil günlerine saygı göstermeleri öneriliyor.

Çalışanların zihinsel durumlarını ve gidişatlarını sık sık takip etmek, anlamlı ve verimli konuşmalar yapmak, yöneticileri mental sağlığın önemiyle ilgili yönlendirmek ve eğitmek de iş yerini daha ‘sağlıklı’ bir ortama dönüştürmek için yapılabilecekler arasında gösteriliyor.